EmekGüncel

RÖPORTAJ | Tarket grevinde 4 ay geride kaldı: Mücadele etmeden kazanılmaz!

Tarket direnişinden Selman Sakarya, “Sınıf bilinciyle sınıf dostlarımıza bize destek olmaları çağrısında bulunuyoruz. Yani ötesinde diyeceğimiz başka bir şey yok” şeklinde bir çağrı yaptı.

2022 yılında başlayan sendikal örgütlenme mücadelesi, Fransa merkezli Tarkett şirketinin Türkiye operasyonlarında çalışan işçiler için zorlu bir süreci beraberinde getirdi. Çalışma koşullarının yetersizliği ve adil olmayan ücret politikalarına karşı bir araya gelen işçiler, uzun bir hukuk mücadelesinin ardından 2024 yılı Eylül ayında greve başladı. Bugün 118. gününü geride bırakan bu grevde, direnişi sürdüren işçilerden Selman Sakarya ile grevin seyrini, çalışma koşullarını ve taleplerini konuştuk.

– Grevin başlangıcından bu yana geçen süreci anlatır mısınız?

Bugün Tarkett Grevi’nin 118. günündeyiz. Grev sürecimizin başlangıcı aslında 2022 yılına dayanıyor. O dönemde burada örgütlenmeye başladık. Çalışma koşullarımız gerçekten kötüydü. Fabrikamızda havalandırma sistemleri yetersizdi ve iş sağlığı güvenliğine hiç önem verilmiyordu. Biz yalnızca maddi taleplerle değil, bu koşulları iyileştirmek amacıyla da mücadeleye başladık. Tabii ki ücretler de önemliydi. Çünkü asgari ücrete yüzde 50 zam geldiği dönemlerde bile bize ancak yüzde 30 zam yapılıyordu. Her zaman bir fark oluşuyordu ve bu bizi daha fazla mücadele etmeye yöneltti.

2022 yılında sendikal örgütlenme için adım attık ve yaklaşık bir buçuk yıllık bir süreç geçirdik. Bu süre boyunca yetki alma ve mahkeme süreçleriyle uğraştık. En son Yargıtay kararıyla birlikte yetkiyi aldık ve müzakerelere başladık. Ancak 2024 yılı Mart ayından Eylül ayına kadar geçen süre boyunca dört farklı toplantı yaptık ve hiçbir sonuç alamadık. Karşımızda sürekli “Size hiçbir şey veremem” diyen bir anlayış vardı.

– Bu süreçte muhatap olduğunuz kişiler kimlerdi?

Tarkett global bir firma; dünya genelinde 33 ülkede 36 fabrikası var ve oldukça büyük bir sermayeye sahip. Şirketin sermayesi Fransız olsa da yönetiminde İsveçli ve Alman aileler de bulunuyor. Türkiye’deki operasyonların başında ise Cumhur Dinçel var. Kendisi, 30 yıldır Tarkett ürünlerini Türkiye’de satan Aspen isimli bir firmanın sahibi. Fransız sermayesi, Dinçel’e güvenerek buraya yatırım yapmaya karar vermiş ve ona genel müdürlük görevini vermiş. Bizim muhatabımız bu süreçte Dinçel oldu.

Mart’tan Eylül’e kadar süren görüşmeler boyunca hiçbir olumlu yaklaşım görmedik. Müzakerelerin sonunda arabuluculuk sürecine geçtik ve grev kararını yasal sürecin son gününe denk getirecek şekilde aldık. Tüm uzlaşı çabalarımıza rağmen grev kaçınılmaz hale geldi.

-Grevde bir gününüz nasıl geçiyor?

Şu anda grevde toplam 9 kişiyiz. Bir arkadaşımız uzman çavuşluk sınavını kazandığı için aramızdan ayrıldı. Bir arkadaşımız da iş kazası geçirdiği için şu an istirahat ediyor. Geriye kalan 8 kişi 24 saat esasına göre nöbetleşe olarak buradayız. Sabah saat 8’de gelip gece vardiyasındaki arkadaşlarımızı gönderiyoruz. Gün içerisinde sınıf dostlarımız ve destekçilerimiz geliyor. Onlarla sohbet ediyor, dayanışmayı sürdürüyoruz. Tahtamıza günlük yazılar yazıyoruz. Günlerimiz artık bir rutine oturdu diyebilirim.

– Son durum nedir? Bir anlaşma ihtimali var mı?

Geçen hafta patron temsilcileri bizimle yeniden temasa geçti. Parasal konularda belli bir noktaya ulaştık ve ciddi anlamda geri adım attık. Ancak idari konular hâlâ sıkıntılı. Bir taslak hazırlayıp onlara gönderdik; onlar da bu taslağı kendi lehlerine değiştirerek bize geri gönderdiler. Ancak bu hali bizim için kabul edilemezdi. Tekrar düzenleyip gönderdik. Şu an onların taslağı değiştirmeden kabul edip etmeyeceklerini bekliyoruz.

Eğer bu taslak kabul edilirse anlaşma sağlanacak ve işbaşı yapacağız. Zaten patron, “15’inde işbaşı yaparsınız” diyordu. Şu an 13 Ocak’tayız ve önümüzdeki iki gün içerisinde bir yanıt gelmezse grev sürecine devam edeceğiz.

-Son olarak demokrat kamuoyuna, işçi sınıfına ve direnişteki diğer işçilere bir mesajınız var mı?

Bu süreç bize mücadele etmeden hiçbir şeyin kazanılamayacağını öğretti. Grevin 118 günü geride kaldı ve bu süre boyunca sınıf bilinci edindik. Sınıf dostlarımıza çağrımız, mücadelemize destek olmalarıdır. Bizler burada direnirken yalnız olmadığımızı hissetmek çok önemli. Ötesinde başka bir şey söylemeye gerek yok.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu