GüncelMakaleler

ÖZEL HABER- VİDEO | “Kayyum atamaları buradaki kazanılmış hakların gaspına yönelikti”

Amed Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Doğan Hatun, bir önceki kayyumun Amed’te yarattığı yıkıma dair değerlendirmelerde bulunurken, güncel yürütülen tartışmalar ve Rojava’daki saldırılara ilişkin ise, “devletin ve iktidarın ikili tutumunun bir yansımasıdır” dedi.

AMED: AKP hükümetinin kayyum atamaları ile halk iradesini yok saydığı, yerel yönetimleri adeta işgal ettiği bir dönemde, Amed Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Doğan Hatun, halkın verdiği oyların hiçe sayılmasına karşı değerlendirmede bulundu.

Değerlendirmelerin kayyum saldırılarının ve bir önceki  kayyumun Amed’te yarattığı yıkıma dair vurgular yaparken, güncel yürütülen tartışmalar ve Rojava’daki saldırılara ilişkin ise, “devletin ve iktidarın ikili tutumunun bir yansımasıdır” dedi.

Hatun, “Kayyum atamaları, sadece iktidarın kontrolünü pekiştirmeye yönelik bir hamle olmakla kalmadı, halkın özgür seçim hakkını da gasp etti. Bu, demokrasiyi ve yerel yönetimlerin bağımsızlığını yok sayan bir uygulamadır,” diyerek, kayyum döneminde hizmetlerin aksadığını ve halkın gerçek ihtiyaçlarının göz ardı edildiğini vurguladı. Eşbaşkan Hatun, kayyumların değil, halkın haklarını savunmak ve hizmet odaklı bir yönetim anlayışını hayata geçirmek için çalıştıklarını belirtti. Bu karanlık dönemde, sadece iktidarın çıkarları değil, halkın hakları da gasp edilmiştir” dedi.

15 Temmuz 2016 sözde darbe girişiminden kayyum atamaları ile halk iradesinin gasp edildiğine dikkat çeken Hatun “Zor süreçlerdi elbette. Ve sözde darbenin boşa çıkartılmasından sonra hükümetin bütün anayasal kazanılmış hakları görmezden gelip her şeyi kanun hükmünde kararnamelerle bertaraf ettiği bir süreçti. Elbette ki bir tane belediye eş başkanımız ve bir meclis üyemiz herhangi yolsuzlukla yargılanmadı. Tamamıyla siyasi sahiplerin almış oldukları kararlar neticesinde alternatif olarak gördükleri siyasi irademizi bastırma, yok etme üzerine kurdukları bir süreçti” dedi.

“Kayyumlar Hizmet Değil Talan Ediyor”

Eşbaşkan Doğan Hatun, kayyum atamalarının sadece iktidarın kontrolünü pekiştirmekle kalmadığını, aynı zamanda halkın iradesini hiçe sayan bir uygulama olduğunu belirtti. “Ankara kayyum atıyor ama yerelden ne olduğunu çok da umursamıyor,” diyerek, kayyum döneminde kentlerin adeta işgal edildiğini ve belediyelerin rant peşinde koşan zihniyetlerle yönetildiğini ifade etti. Hatun, “Ben inanmıyorum ki kayyum atamaları buradaki kazanılmış hakların gaspına yönelikti” diyerek, halkın haklarının ve özgürlüklerinin yok sayıldığını vurguladı. Kayyum politikalarının halk tarafından kabul görmediğine dikkat çeken Hatun, “Eğer halk bu uygulamaları benimsemiş olsaydı, AKP-MHP her seçimde oylarını yükseltirdi,” diyerek, kayyumların halk nezdinde ne kadar büyük bir reddediliş yaşadığını da vurguladı.

“Bu ne demek oluyor? Bu kışkırtıcı bir şey, bir yalan dolan meselesi,” diyen Eşbaşkan Hatun, kayyum politikalarının sadece hukuksuz ve adaletli olmadığını, aynı zamanda tamamen siyasi intikam üzerine kurulu bir yapıya dönüştüğünü ifade ederek “Zaten terörist ilan ettiğimiz biri varsa, o terörün kurduğu kavramlar ve dosyalar da özü itibariyle mekanizmayı, anayasayı göz ardı eden bir şeydir, biz siyasetten elbette ki direneceğiz. Suçsuz, günahsız, bugün akıllarına gelmiş bir dosyanın varlığı bile yok.  Kayyumlar sadece iktidarlarının sürdürülmesine hizmet etmekle kalmayıp, aynı zamanda seçilmiş halk temsilcilerinin karalayarak, asılsız suçlarla hedef alıyor” dedi.

“Kayyumun Getirdiği Tahribat ve Yıkım”

Sorunların güç gösterisi yaparak çözülemeyeceğini belirten, Eşbaşkan Hatun,” kayyum uygulamaları sorunlara çözüm getirmemektedir. Aksine daha da derinleştirmekte.  Sorunun çözüm odakları çok bariz ve nettir. Bugün bir çocuk bile, oturup konuşmayı tercih eder. Kayyım atamaları zor aygıtlardır, çözüm diyalogdan geçiyor., Kayyumlar siyasal tıkanmalar, ekonomik krizler ve gündem değiştirme amaçları doğrultusunda doğmuştur. Kayyumın kentlere verdiği tahribata da değinen Hatun, “Ben bir mühendisim. Belediye eş başkanı olmadan önce Mühendis Mimar Odaları Birliği’nin Diyarbakır’da ilk koordinasyon kurulu sekreteriydim. Ve 8 yıl boyunca kayyumın bütün uygulamalarını kaydettim, kayyum döneminde yaşanan tahribatı yakından gözlemledim. Bence eğer bir 5 yıl daha bir kenti kayyum yönetirse, orası kent olma özelliğini kaybeder. Kayyumların kentlerin gelişimine ciddi zararlar verdi. Ve bu tür uygulamaların uzun vadede geri dönülemez tahribatlara yol açacaktır. Kayyum atamalarının sadece yerel yönetimi değil, aynı zamanda kentteki toplumsal yapıyı ve kültürel mirası da olumsuz etkiliyor, kayyum yönetimleriyle kentlerin özgür iradesi ve kimliğinin yok sayılıyor” ifadelerini kullandı.

Mevcut sorunların temel odağının kayyum yönetimleri olduğunu dile getiren Eşbaşkan Hatun, “8 yıl boyunca hiçbir altyapının, bırakın bakım onarımını, temizliği bile yapılmıyor. Mesela kanal temizliği diye bir şey var. İşte yanlış kullanılan peçete, havlu, ağaç yaprakları, pislikler, kanalizasyon borularına girdiğinde, sen bunu periyodik olarak temizlemezsen, orası tıkanır ve patlar. Bu bile yapılmıyor. Bunun için bir mühendis olmamıza gerek yok. Bunun için bir teknik bilgiye ihtiyacınız yok. Düz mantık. Bu kent temizleniyor, yağmur yağar, şu olur, bu olur, kanalizasyon vesairesi. Bir sorun olduğunda, senin bunu temizlemen gerek. Temizlemezsen o kanalizasyon sistemi tıkanır.

Bugün gittim Amed’e her yerde de söylüyorum. Bir kez daha söyleyeyim, tüm binaların birinci katlarına kanalizasyon kokusu geliyor. Hatta bazı yerler üçüncü, dördüncü katlara kadar. Bunun bir tane sorusu ve cevabı var: Neden olur diye sorarsın, cevabı şu, kanal temizlenmedi diye. Sadece temizlik. Bu kentin altyapısı neredeyse 30. yılına girecek. Elbette ki her bir malzemenin bir kullanım ömrü vardır. Ve devasa büyük bir deprem geçirdik. Çatlaklar, şunlar bunlar. Mesela bizim barajdan gelen ana ishale hattı 1996 yapımı. Ve 2 yıldır bir sızma vardı. En son yazın tespit ettik, sızma yerini bulduk. Sızma yerinde yazdı diye müdahale etmedik, kışın yapalım dedik ve patladı. Dokunduğumuz gibi patladı. Ve maalesef kentin altyapısı da böyle, şehir merkezi de böyle” dedi.

Halkçı ve Hizmet Odaklı Belediyecilik Anlayışı

Kayyum yönetimlerinden günümüze süre gelen sorunların başında yer alan su ve altyapı problemlerine dair değerlendirmelerde bulunan Eşbaşkan Hatun, “Biz geldiğimiz ilk günden beri İçme suyuyla, kanalizasyona, yolla uğraşıyoruz. Bunlar temel hizmetler, bir siyaseti yok. Bu üç kavramın siyaseti yok. Bugün kim gelirse gelsin, herhangi bir belediyenin başına, en temel hizmet halkın beklediği şehir: Konforlu bir yol, seyahat özgürlüğü, temiz içilebilir bir su ve kanalizasyon temizliği. Geldiğimiz günden beri bunlarla uğraşıyoruz. Bundan geriye kalan neden yatırımlar yapılmadı? Belediyenin malı mülkü niye başkalarına devredildi? Ya tek tüp yapılan ihalelerden nasıl rant elde edildiğini peşkeş çektiğini defalarca konuştuk” ifadelerini kullandı.

Konuşmasına 10 aylık süreçte hayata geçirdikleri proje ve hizmetlerden bahsederek devam eden Eşbaşkan Hatun, “Kentin ulaşımı çok ciddi bir sorun. Bir yandan otobüs alıyoruz, bir yandan raylı sistemi faaliyete geçirmek için projelerimizi yeniledik, ekipleri kurmaya çalışıyoruz ve kaynak arayışımız inşallah bir neticeye bağlandı diyebiliriz. Ayrıca alan yeşillendirme projeleri için ciddi bir çalışma yürüteceğiz. Bu çok önemli. Artık betonlaşmayı durdurup biraz daha yeşil alan yaratmamız gerekiyor. Sosyal konut projeleriyle ilgili olarak ise, seçim beyannamemizde, 5 yıl içinde 2000 sosyal konut yapmayı hedeflemiştik. Bu projelerin çizimlerini tamamladık ve birkaç farklı yerde yer bulduk.

Tarım alanındaki çalışmalarla ilgili olarak Silvan Köprüsü’nün kenarında 11 dönümlük bir alanımız var. Burada tıbbi aromatik bitkiler bahçesi kurduk ve burayı bir eğitim alanı olarak kullanmayı düşünüyoruz. Jeotermal suyla sera kurulması konusunda ise, “Öncekiler termal oteller yapmayı planlamıştı, biz ise üretime odaklanıyoruz. Kadın, engelli ve yaşlı bakımıyla ilgili olarak da, “Kadın otobüslerinde 7000 kadına ücretsiz kart dağıttık. Engelli ve yaşlı bakım daire başkanlığı kurarak, bu alanda önemli çalışmalar yürütüyoruz. Üniversiteyi yeni kazanan 5200 öğrenciye destek sağladık. 3000 üniversiteliye burs desteği hedefimize ulaşırken, başvurular arasında kimseyi geri çevirmedik. Engelli ve yaşlı bakımına yönelik de büyük adımlar attık. Engelli ve yaşlı bakım daire başkanlığı kurarak, bu alanda önemli çalışmalar yürütüyoruz.

Bu konuda oldukça mütevazı olmayacağız ve bu daire ile yeni bir kent inşa edeceğiz. Halk lokantalarının sayısını 3’e çıkardık. Gerçekten şu an gıdaya erişim konusunda da elimizden geleni yapıyoruz. Ancak bu konuda çok fazla söz söylemek istemiyorum, çünkü ahlaki bulmuyorum açıkçası. Ama bu tür sosyal politika, halkın direkt midesine dokunan çalışmalarımızla, Fırın çalışmamızda hakikaten onlara yer bulmaya çalıştık. Maalesef bütün bize bağlı yerleri devrettikleri için arsalarımızı sattılar ve şu an yer bulamıyoruz. Bir de bunlarla uğraşıyoruz. Mahkemeler bunları geri vermiyor. Biz yeni yer bulmaya çalışıyoruz.

Bu tür sorunlar var. Bazı kentsel dönüşüm alanları da var, bunları imarla birlikte çalışıyoruz Bunların dışında kültür-sanat etkinlikleri, kadın politikaları gibi önemli projelere de odaklanıyoruz. Önümüzdeki hafta bu çalışmalara start vereceğiz. Sinema ve dil çalışmalarını yeniden başlatıyoruz, ayrıca kuvvet eğitimine de önem veriyoruz. Baharla birlikte üretim yapabileceğimiz alanları ve altyapıyı oluşturduk. Bizim sosyal konut projemiz de var. Seçim beyannamemizde, 5 yıl içinde 2000 sosyal konut yapmayı hedeflemiştik. Bu projelerin çizimlerini tamamladık ve birkaç farklı yerde yer bulduk. Şu an bu projelerin sorunlarını çözmeye çalışıyoruz ve temellerini atmaya başlayacağız.” ifadelerini kullandı.

“Hükümetin Çelişkili İkili Tutumu”

Eşbaşkan Hatun, Ortadoğu’daki gelişmeleri değerlendirirken, Kürt halkının iradesine yönelik saldırıların devam ettiğine dikkat çekti.

”Bu saldırıların, hem Rojava’daki Kürtlere yönelik dış müdahaleler hem de Türkiye’de Kürdistan bölgesindeki kayyum uygulamaları şeklinde tezahür etti. Bu durum devletin ve iktidarın ikili tutumunun bir yansımasıdır. Yani bir taraftan Kürtlere yönelik baskı ve saldırılar artarken, diğer taraftan çözüm süreci, görüşmeler gibi diplomatik adımların da gündeme geldiğini görüyoruz. Devletin bu çelişkili tutumunun, çözüm sürecinin ilerlemesi ve barışın sağlanması açısından ciddi bir engel teşkil etmekte. Çünkü bir yanda Kürt halkının iradesine karşı uygulanan baskılar ve kayyum politikaları, diğer yanda ise çözüm süreci gibi müzakerelere dayalı bir yaklaşımın olması, devletin tutumunun tutarsız olduğunu gösteriyor.

Bu tür çelişkilerin, barış ve çözüm sürecinin sağlıklı bir şekilde işlemesini engelliyor. Çözüm sürecinin gerçekten samimi bir şekilde uygulanması için devletin tutumunun netleşmesi gerektiğini, yani Kürt halkının haklarına saygı gösterilmesi, barışçıl bir çözümün desteklenmesi gerektiğini ifade etti. Aksi takdirde, çözüm sürecinin sadece bir aldatmaca haline geleceği ve sorunların daha da derinleşeceği bir durumla karşı karşıya kalacağız” şeklinde değerlendirmelerini sonlandırdı.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu