GüncelMakaleler

KADINLARIN BİRLİĞİ | Kadın Bedeni ve Emeği Üzerinde Tahakküm: “Aile Yılı”

"Egemenlerin sömürü düzenin devam edebilmesi için yeni ucuz ve yedek iş gücü ihtiyacı, devletin tek tipleştirdiği inanç, milliyet ve cinsiyet kimliğine “uyumlu” bireylerin yetişmesinin hedeflendiği “kutsal” aile politikalarıyla yaşama geçiriliyor"

Egemenlerin emperyalist savaş ve işgal politikalarıyla ekonomik ve siyasal kriz derinleşirken ataerkil düzen de bu krizle ilişkili olarak güçleniyor.

Sömürü düzeninin savaş ve işgal politikalarıyla birlikte başta Ortadoğu olmak üzere Türkiye ve Türkiye Kürdistanı’nda halk açlık ve yoksulluk sınırındaki sürdürülemez bir yaşama terk edilmiş durumda.

Tüm bunlarla birlikte haksız savaşlardan ve toplumsal, ekonomik krizden en fazla kadınlar etkileniyor. Ekonomik krizin cenderesinde hayat pahalılığının arttığı, geçim derdinin giderek derinleştiği, temel ihtiyaçların dahi karşılanamaz hale geldiği bir dönemde 2025 yılı asgari net ücreti 22 bin 104 TL olarak açıklandı.

İşçilerin temel ihtiyaçlarını karşılama gerçekliği olmayan bu ücret, kadınların çifte sömürüsünü katmerleştirmeye, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin daha fazla pekiştirmenin aracı olmaya devam ediyor.

Kadınlar ev içindeki yeniden üretim ve bakım emeği yükünü taşırken; temel ihtiyaçlarını karşılama gerçekliğinden uzak asgari ücretle veya daha düşük ücretlerle güvencesiz çalışmaya, ilk vazgeçilen olarak işsiz bırakılmaya devam ediyor. İşçi ve emekçilere biçilen asgari ücret sefalet ücreti olmuş iken, kadın emeğinin daha değersiz olduğu ataerkil düzende kadın yoksulluğu çok boyutlu yaşanıyor.

TÜİK (Ekim, 2024) verilerine göre kadınların istihdama katılım oranı yalnızca % 32.8 iken, DİSK-AR raporu (Kasım, 2024) verilerine göre geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 38.3’le son 10 yılın en yüksek seviyesine ulaştığı belirtiliyor. Kadın işsizliğinin artışındaki en önemli etkenler, kadının ev içerisindeki toplumsal rolleri ve kayıtlı istihdam koşullarının kapsamadığı işgücü olarak karşımıza çıkıyor.

İstihdam dışında kalan kadınlar ucuz işgücüyle birlikte sermayenin kayıtsız yedek gücünü oluşturuyor. Buradan hareketle kadınların istihdam alanındaki iş gücünden yoksun olan toplumsal gerçekliği kadın yoksulluğunun geldiği boyutu gösteriyor.

Kadınlar sadece kendi yaşamı için değil ev içerisindeki bireylerin de temel ihtiyaçlarının karşılanması üzerindeki toplumsal yükümlülüğü bir yanda dururken, kapitalist düzenin krizi içerisinde kadınların nasıl bir yoksunlukla mücadele ettiği gerçekliği ocaktaki boş tencerede özetleniyor. Kadın yoksulluğunun mevcut tablosunun sorumlusu kapitalist sömürü düzeni kendi varoluşunu sürdürmenin bir aracı olarak kadının toplumsal konumu, emeği ve bedeni üzerinden yeni sömürü politikaları geliştirerek egemenlerin sermayesini ataerkiyle kurduğu ittifakla güçlendiriyor. AKP-MHP iktidarının dün olduğu gibi bugün de kadın bedeni ve emeği üzerinden kurduğu tahakküm “kutsal” aile politikalarıyla devam ediyor.

AKP-MHP iktidarı, 2024 yılı sonunda yayınladığı kararnameyle doğum oranları gerekçe gösterilerek Nüfus Politikaları Kurulu ve Aile Enstitüsü’nü kurdu. Bu kararın peşi sıra 2025 yılının ilk günlerinde R.T.Erdoğan tarafından 2025 yılı “Aile Yılı” ilan edildi. Erdoğan konuşmasında doğurganlıktaki tablonun Türkiye açısından varoluşsal bir tehdit olduğunu vurgulayarak “Her seferinde yaptığımız üç çocuk çağrısının ne kadar önemli olduğunu göstermiştir” sözleriyle iktidarın kutsal aile politikasının “müjde”sini verdi. Erdoğan’ın ifadesinde “varoluşsal bir tehdit” olarak gördüğü doğum tablosunun “doğurganlık” olarak tanımlaması kadın bedenini kuluçka makinesi olarak gören ataerkil zihniyetin dışavurumudur. Aynı zihniyet kapitalist ataerkil düzen çarklarının dönmesi, bekasını sürdürmenin bir aracı olarak kadın bedeni üzerinden tahakküm politikalarına devam ediyor.

Heteroseksist düzenin “kutsal” ailesinde LGBTİQ+ların varoluşu her söylem ve politikada yok sayılarak iktidar LGBTİQ+ düşmanlığına devam ediyor. Bu politikalarının en hızlı yaşama geçirebileceği kurumsal tahakküm alanı ise aile kurumu oluyor.

Egemenlerin sömürü düzenin devam edebilmesi için yeni ucuz ve yedek iş gücü ihtiyacı, devletin tek tipleştirdiği inanç, milliyet ve cinsiyet kimliğine “uyumlu” bireylerin yetişmesinin hedeflendiği “kutsal” aile politikalarıyla yaşama geçiriliyor.

Kadınlar dayatılan yoksullukla yaşam mücadelesi verirken, AKP-MHP iktidarı ucuz ve yedek iş gücü olan genç işçilerin yetişmesi için kadınlara yönelik yeni saldırı politikaları hazırlıkları içerisinde. Yaşamlarımız, bedenlerimiz ve emeğimiz üzerinde kurulmak istenen tahakküm, bizlere dayatılan yoksulluk karşında dün olduğu gibi bugün de eşit, özgür ve insanca yaşanabilir bir dünya için mücadelemiz baki.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu