Güncel

ÖZEL HABER-DENGÊ AZADÎ | “Suriyeliler; Özgür ve Demokratik Bir Suriye Yaratmak İçin Birlik Olmalı”

Türk ordusunun doğrudan ve çeteleri aracılığıyla başlattığı saldırılara karşı, direniş mevzilerinde yer aldıklarını açıklayan SDG’ye bağlı Şehid Nubar Ozanyan Ermeni Tugayı komutanlarından Ares Melkonyan ile konuştuk.

Suriye’de Aralık ayı içinde önemli gelişmeler yaşandı. Suriye’nin kuzey batısında İdlib vilayetinde hakim olan cihatçı çeteler önce Halep’i ele geçirdi. Ardından da Suriye’nin başkenti Şam’a girdiler. Herhangi bir direnişle karşılaşmadılar. 7 Aralık 2024’te Esad rejimi devrildi. İktidar eski El Kaide ve IŞİD devamcısı olan HTŞ adlı cihatçı örgüte teslim edildi.

HTŞ’nin saldırısıyla eş zamanlı olarak Türk devleti de kendisine bağlı Suriye Milli Ordusu (SMO) adlı çete örgütlenmesiyle Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin denetimindeki bölgelere saldırdı. Suriye Demokratik Güçleri (SDG), SMO çetelerinin Özerk Yönetim denetimindeki bölgelere saldırısına direnişle karşılık verdi. Çatışmalar özellikle Menbiç, Karakozak Köprüsü ve Tişrin Barajı çevresinde sürüyor. Türk devletinin amacı bu bölgeleri ele geçirerek, stratejik olarak Kobane şehrini kuşatmaktır. Türk ordusunun doğrudan ve çeteleri aracılığıyla başlattığı saldırılara karşı, direniş mevzilerinde yer aldıklarını açıklayan SDG’ye bağlı Şehid Nubar Ozanyan Ermeni Tugayı komutanlarından Ares Melkonyan ile bir röportaj gerçekleştirdik.

Yoğunluğunuz içinde bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederek başlamak isteriz. Esad’ın devrilmesiyle Suriye’de her şey çok hızlı gelişmeye başladı. İktidara oturan HTŞ şemsiyesi altındaki cihatçı koalisyonun, Esad sonrası uluslararası meşruiyetini sağlama için dünyanın birçok devletiyle temasları söz konusu. Siz HTŞ, ABD-ABD-Rusya üçgeni içinde nasıl bir konum alacağını düşünüyorsunuz?

Ares Melkonyan: İlk günden itibaren, Hay’at Tahrir al-Sham’ın kamuoyunda ve özellikle Batılı ülkeler nezdinde imajını değiştirmek, içerideki nüfuzunu sağlamlaştırmasına yardımcı olacak uluslararası meşruiyet elde etmek için çalıştığı açıktı. Hay’at Tahrir al-Sham’ın ABD ve Avrupa yanlısı olacağı ve Rus ittifakından uzaklaşacağı ön görülebilirdir. Bu doğaldır, çünkü Rusya’nın stratejik müttefiki olan Esad rejiminin devrilmesi Suriye içinde yeni dengeler yarattı ve sonuç olarak Rus etkisinin azalması ve Suriye’de ABD ve Avrupa etkisinin artmasına neden olacaktır. Sonuç olarak, Şam’a gelen yeni yöneticiler kesinlikle ABD ve Avrupa yanlısı bir rejim kuracaklardır.

HTŞ iktidara geldiği günden bu yana siyonizm, Suriye’yi adım adım işgal ediyor. Neredeyse Şam’ın 20 kilometre yakınına kadar geldi ancak buna rağmen HTŞ veya diğer cihatçılar sanki bu durum yokmuş gibi davranıyor ve Lübnan’la çatışmaya girmeyi, buraya tehditler savurmayı tercih ediyor. Bu durumu nasıl görmek gerekir?

Bu doğrudur, İsrail’in Suriye içinde yürüttüğü müdahale, İsrail politikasının bir parçasıdır ve İsrail’in bir yıldan fazla bir süre önce Gazze Şeridi’nde ve ayrıca Güney Lübnan’da başlattığı savaşın bir parçasıdır. Beşşar Esad rejiminin devrilmesiyle, Bass iktidarının Filistin direnişine desteği sonlandırıldı. Ayrıca Suriye toprakları üzerinden Bağdat’tan Beyrut’a uzanan İran yolunu keserek, İsrail nüfuz alanını genişletmeye ve İsrail Devleti için daha güvenli bir ortam yaratmaya çalışmaktadır. HTŞ bu durumun farkındadır ancak İsrail etkisine karşı koyamayacak kadar zayıftır. İsrail’in geçmiş dönemde Hizbullah ve İran milislerine yönelik sert saldırılar düzenlemesi, bu güçlerin zayıflamasına ve dolayısıyla Esad rejiminin devrilmesine neden olmuştur. Şimdi İsrail hem Suriye’de işgal ettiği bölgelerde kalıcı olmaya çalışacak hem de HTŞ’yi mümkün olduğunca zayıf tutarak kendi güvenliğini sağlamaya çalışacaktır. Hatırlanırsa İsrail, Esad rejiminin devrilmesinin hemen ardından kendi tarihinin en büyük hava saldırılarını gerçekleştirdi ve Suriye’nin hava ve deniz savunma altyapısını tamamen imha etti. İsrail hava kuvvetlerinin 800’ün üzerinde hava saldırısı gerçekleştirdiği açıklandı.

HTŞ iktidarı ele geçirdiğinde ilk yaptığı açıklamalardan biri, İsrail’le savaş istemedikleri hedeflerinin İran ve Şiiler olduğuydu. Bu yüzden HTŞ’nin Suriye içindeki tüm İsrail müdahalelerine göz yumduğunu görüyoruz. Kesinlikle önümüzdeki günlerde bazı gelişmeler olacaktır ve Şam’ın yeni yöneticileri, İsrail’in güvenliğini ve emniyetini garanti altına alacak şekilde davranacaktır.

Ve kesinlikle yeni hükümet, belki de İsrail’in kontrol ettiği bölgelerden çekilmesini talep etmeyecek veya o bölgeleri İsrail bir parçası olarak kabul edecektir. Çünkü İsrail’in güvenliği her şeyden önemlidir. En önemlisi Levant Kurtuluş Hareketi henüz elde edemediği Şeriat devletini elde etmek istiyor ve ayrıca Batı ve Amerika ile yakınlaşma arayışındadır. Bu durumda şu anda maruz kaldığı tüm ihlallere ses çıkarmamalı, İsrail’in arzularına boyun eğmeli ve gözlerini kapatmalıdır.

“Suriye halkını zor günler bekliyor!”

HTŞ ilk günden bu yana “ılımlı” mesajlar veriyor. Müslüman olmayan kesimlere, Alevilere yönelik kapsayıcı bir tutum takınılacağı savunuluyor ancak her gün özellikle Hristiyanların ve Alevilerin yoğun yaşadığı bölgelerden kitle katliamları, kaçırma, işkence görüntüleri kamuoyuna yansıyor. HTŞ, Alevi olduğu gerekçesiyle Esad’ın tüm suçlarının faturasını Alevilere mi kesiyor?

Aslında, sözler bir şeydir ve eylemler başka bir şeydir. Evet, HTŞ adalet ve eşitlik konusunda iyi konuşuyor ancak iş yapma biçimi, özellikle de işlenen ve hala işlenmeye devam eden birçok ihlal göz önüne alındığında, başka bir şey söylüyor. Hristiyanlara ve Alevilere karşı işlenen bir suçtur. Eğer bu bir şeye işaret ediyorsa, o da şudur: HTŞ arasında Alevilerin eski rejimi, Beşşar Esad rejimini temsil ettiğine dair bir algı var. Bu yaratılmış bir algı ve kesinlikle doğru değil. Esad rejiminin en önemli ve kritik noktalarında Sünni Araplar vardı. Buna rağmen Esad rejiminden sonra HTŞ’ye bir “düşman” gerekiyor. Kendi rejimini inşa etmek ve sürdürmek için. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte Suriye halkını zor günler bekliyor. Çünkü Suriye halkı çok çeşitli inanç ve milliyetlere sahip bir halk.

Benzer bir tehlike Ermeniler, Süryaniler için de geçerli mi?

Elbette Suriye halkının herhangi bir unsurunun ihlali, tehdit edilmesi veya dışlanması, Suriye’nin diğer unsurları ve yelpazesi için de bir tehlike işareti olacaktır.

Sizin Nubar Ozanyan Ermeni Tugayı olarak sahadaki durumunuz nedir? Bu bağlamda genel anlamda cephe hattında/sahada çatışmaların seyri nasıl ilerliyor. Bizi bu konuda bilgilendirebilir misiniz?

Biz askeri bir güç olarak varız ve askeri görevlerimizi en üst düzeyde yerine getiriyoruz. Bölgelerimize yönelik günlük Türkiye tehditleri ve saldırılarıyla mücadelede diğer bileşenlerle ve Suriye Demokratik Güçleri ile birlikte yer alıyoruz. Ayrıca Fırat bölgesinde bulunan yoldaşlarımızın bir kısmı, gerçekleştirilebilecek herhangi bir askeri eyleme karşı koymada mevzilenmiş durumda. Türk işgal devletine, özellikle Kobani şehrine yönelik olası saldırılarda güçlerimiz konumlanmış durumdadır.

“Kuzey ve Doğu Suriye Özerk bölgesi tehdit altında!”

– Tugay olarak hem Suriye’de Ermeni halkına, Alevilere ve diğer milliyet ve inançlara yönelik bir çağrınız var mı?

– Öncelikle, tüm çeşitliliğiyle halkımızı, özellikle Suriye’nin Kuzey ve Doğu bölgelerinde, Türkiye’nin desteklediği paralı askerler tarafından yürütülen saldırılara karşı direnen askeri güçlerin yanında durmaya ve bu bölgelerin güvenliğini ve istikrarını bozmayı amaçlayan TC devleti planlarına karşı onları desteklemeye çağırıyoruz. Ayrıca tüm Suriyelilere, bu halkın tüm yelpazesiyle birlikte özgür ve demokratik bir Suriye’ye yaratmak için birlik olmaları mesajını gönderiyoruz. Tüm Suriyelilerin haklarını koruyan, geçmişin deneyimlerinden ders çıkaran ve tek renkten oluşan herhangi bir kuralı reddeden, bunun yerine Suriyelileri tüm yelpazesiyle ve renkleriyle temsil eden bir anlayış ortaya koymaya çağırıyoruz.

Suriye dışındaki Ermenilere ve duyarlı kamuoyuna yönelik neler söylemek istersiniz.

– Ermeni halkımıza ve tüm dünya güçlerine Suriye halkına destek olmaya devam etmeleri yönünde bir çağrıda bulunuyoruz. Çünkü Suriye henüz toparlanmadı ve hala tehlike altında. Özellikle de bölgelerimiz, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk bölgesi hala tehdit altında. Türk devletinin ve ona bağlı çetelerin saldırıları devam ediyor. İç ve dış dayanışmayla, halkımızın oğulları ve kızları; dünyanın özgür halklarının desteği ve bizimle kaynaşmasıyla özgürleşebilecek ve tüm tehlikelerden kurtulabilecektir.

Vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.

– Biz teşekkür ederiz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu