İsrail işgal güçleri, Golan Tepeleri’ndeki silahsızlandırılmış tampon bölgenin 10 kilometre ötesine, güney Suriye’de yaklaşık 25 kilometre ilerleyerek, 10 Aralık’ta Şam kırsalındaki Katana kasabasına ulaştı.
İşgal güçleri sözcüsü Yarbay Nadav Shoshani, Salı günü işgal güçlerinin silahsızlandırılmış tampon bölgenin ötesine Suriye topraklarına girdiğini reddetti. Shoshani, “Bu, hiçbir şekilde yaptığımız veya takip ettiğimiz bir şey değil,” dedi. “Suriye’de içeride olan bitene dahil değiliz, bu çatışmanın bir tarafı değiliz ve sınırlarımızı ve vatandaşlarımızın güvenliğini korumaktan başka bir çıkarımız yok.”
İşgal güçlerinin tampon bölgeye saldırısı, İsrail ile Suriye arasındaki 1974 tarihli bir ayrılma anlaşmasının açık bir ihlali olarak kabul edildiğinden, tampon bölgenin ötesine yapılan herhangi bir saldırı da Suriye devletinin egemenliğine bir saldırı olarak kabul ediliyor. İsrail’in Golan Tepeleri tampon bölgesini ele geçirmesi, Birleşmiş Milletler, Arap ülkeleri ve İran tarafından genişçe kınandı.
1973 Arap-İsrail savaşından sonra (Ekim Savaşı olarak da bilinir) kurulan bir barışı koruma misyonu olan Birleşmiş Milletler Ayrılma Gözlem Gücü’nün (UNDOF) İsrail ile Suriye arasındaki tampon bölgeyi izlemek üzere görevlendirildiğini belirtmekte fayda var.
UNDOF, BM Genel Sekreteri António Guterres’in sözcüsü Stephane Dujarric’e 9 Aralık Pazartesi günü, işgal güçlerinin “ayrılma bölgesine girdiğini” ve “ayrılma bölgesi boyunca en az üç yerde kaldığını” bildirdi.
Dujarric’e göre, “UNDOF’taki barışı koruma görevlileri, İsrailli mevkidaşlarına bu eylemlerin, ayrılma bölgesinde hiçbir askeri güç veya faaliyet olmaması gerektiği yönündeki 1974 Ayrılma Anlaşması’nın ihlalini teşkil edeceğini bildirdi.” Sözcü ayrıca bunun BM Genel Sekreteri’nin pozisyonunu da yansıttığını sözlerine ekledi.
İsrail yine kendini savunduğunu iddia ediyor
İsrail, Golan Tepeleri’ne yaptığı müdahaleyi haklı çıkarmak için kullanılmaktan eskimiş aynı kendini savunma bahanelerine başvurdu. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu bir basın toplantısında, İsrail Savunma Kuvvetleri’nin Golan Tepeleri tampon bölgesindeki varlığının İsrail’in “güvenliğini ve egemenliğini” sağladığını belirtti.
Netanyahu, bunun da ötesine geçerek, “Golan sonsuza dek İsrail Devleti’nin bir parçası olacak” dedi. Ayrıca, 1981’de İsrail’in bölgeyi ilhak edişini 2019’daki ilk döneminde tanıyan ABD Başkanı seçilen Donald Trump’a minnettarlığını dile getirdi.
Trump o zamanlar, “52 yıl sonra, ABD’nin İsrail devleti ve bölgesel istikrar için kritik stratejik ve güvenlik önemi taşıyan Golan Tepeleri üzerindeki İsrail egemenliğini tam olarak tanımasının zamanı geldi” diye tweet atmıştı.
ABD’nin Netanyahu’ya Golan Tepeleri’ni işgal etme desteği Trump ile sınırlı kalmadı; Biden yönetimi de İsrail’i destekledi ve bunu bir meşru müdafaa eylemi olarak değerlendirdi. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Matthew Miller, Pazartesi günü yaptığı basın toplantısında, İsrail’in Golan Tepeleri’ni işgal etmesinin nedeninin “Suriye ordusunun müzakere edilen İsrail-Suriye tampon bölgesi etrafındaki bölgedeki mevzilerini terk etmesi ve bunun potansiyel olarak İsrail devletini tehdit edebilecek terör örgütleri tarafından doldurulabilecek bir boşluk yaratması” olduğunu söyledi.
Arap ülkeleri seslerini yükseltiyor
Ürdün, Katar, Kuveyt, Suudi Arabistan, Irak ve Mısır gibi ülkeler İsrail’in Suriye’nin Golan Tepeleri’ndeki silahsızlandırılmış tampon bölgeyi ele geçirmesini sert bir şekilde kınayan açıklamalar yayınladı.
Mısır Dışişleri Bakanlığı, İsrail’in eyleminin “Suriye’nin egemenliğinin açık bir ihlali ve 1974 Ayrılma Anlaşması’nın da açık bir ihlali” olduğunu belirtti. Katar Dışişleri Bakanlığı, İsrail’i “Suriye’nin egemenliğine ve birliğine yönelik açık bir saldırı ve uluslararası hukuku açıkça ihlal ettiği” için kınadı.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı, “Golan Tepeleri’ndeki tampon bölgenin ele geçirilmesi ve İsrail işgal güçleri tarafından Suriye topraklarının hedef alınması da dahil olmak üzere İsrail işgal hükümetinin gerçekleştirdiği saldırıların, İsrail’in uluslararası hukuku ihlal etmeye devam ettiğini ve Suriye’nin güvenliğini, istikrarını ve toprak bütünlüğünü yeniden sağlama fırsatlarını baltalama kararlılığını teyit ettiğini” belirtti.
Bu arada Ürdün Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Ayman Safadi, İsrail’in “Suriye topraklarına girmesi ve tampon bölgenin kontrolünü ele geçirmesi” nedeniyle kınadı ve bu hareketi “uluslararası hukukun ihlali” olarak nitelendirdi.
Kuveyt Dışişleri Bakanlığı, müdahaleyi “Suriye’nin egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne ve bölgesel güvenliğe saygı gösterilmesinin gerekliliğini vurgulayan uluslararası yasaların ve BM Güvenlik Konseyi kararlarının açık bir ihlali” olarak nitelendirdi.
Irak Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, uluslararası toplumu, özellikle Güvenlik Konseyi’ni “bu açık saldırıyı kınama ve Suriye Arap Cumhuriyeti’ndeki mevcut durumu istismar eden bu ihlallere son vermek için gerekli önlemleri alma sorumluluğunu üstlenmeye” çağırdı.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Esmaeil Baghaei, İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırısının, ülkenin altyapılarına defalarca saldırmak ve Golan Tepeleri’nin işgalini genişletmek anlamına geldiğini ve son süreçte daha da kötüleştiğini belirtti. Saldırıyı “Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin açık bir ihlali” olarak nitelendiren İranlı diplomat, bunun Suriye halkının ülke hükümetinin yakın zamanda devrilmesinden kaynaklanan sonuçlarla karşı karşıya olduğu bir zamanda gerçekleştiğine de dikkat çekti.
Esad’ın devrilmesinden bu yana İsrail, Suriye askeri tesislerine ve varlıklarına, eski Suriye hükümetini deviren gruplara atıfta bulunarak, “aşırılıkçıların” elinden uzak tutmak için hava saldırısı kampanyası başlattı. İsrail, gece boyunca yaptığı hava saldırılarında Lazkiye limanındaki Suriye donanma filosunu yok ettiğini duyurdu. İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, işgal güçlerinin “İsrail devletini tehdit eden stratejik yetenekleri” yok etmeyi amaçlaması nedeniyle operasyonları “büyük bir başarı” olarak değerlendirdi.
İsrail’in ülkenin geçiş aşamasında Suriye’nin askeri yeteneklerini yok etme konusundaki titiz çabaları ve Golan Tepeleri’ni ele geçirmesi, bölgenin Suriye’nin yanı sıra bölgedeki birçok ülkeyi de içine alabilecek büyük bir kargaşanın yeni bir bölümüne doğru ilerlediğinin tehlikeli göstergeleridir.
*Kaynak: https://peoplesdispatch.org/