Devrim mücadelesinde önder, öncü kadro ve komutanlar kadar sayısız isimsiz savaşçıların, sıra neferlerinin emek ve çabaları bilinip anlaşılmazsa “Devrim kitlelerin eseridir” felsefesi de anlaşılıp kavranamaz. Devrimin sayısız sıra neferini bilip tanımak emeğin değerini, halkın devrim gerçekliğini kavramak demektir. Bilmek gerekir ki, devrim mücadelesinde isimsiz sıra neferlerinin görünmez emek ve çabalarıyla devrim denilen alt üst oluşlar gerçekleşir. Değişim ve gelişim yaşanır. Devrimin görünmez sayısız irili ufaklı küçük taşları olmazsa büyük taşlar sağlam döşenemez.
Gerilla savaşında bir komutanın, bir öncünün rolünü iyi bir şekilde oynayabilmesi için sağlam ve güvenilir savaşçılara, kuryelere, milislere ihtiyacı vardır. Yani ünsüz, ünvansız emekçilere ihtiyacı vardır. Gerillaya istihbarat toplayan, düşmanın hareketi-arazide üslenimi hakkında bilgi getiren milislere, köylülere ihtiyaç vardır. Gerillanın yaşam ve askeri malzemesini, lojistiğini temin eden milislere, lojistiğin gerilla noktalarına ulaştırılması için planlamaya ihtiyaç vardır. Bu görünmez sayısız görevleri yerine getiren milisler, devrimin temel taşlarıdır. Bu sayısız emek ve örgütlenmenin gerçekleşmesi için çok zaman ismi bilinmeyen sıra neferlerine ihtiyaç duyulur.
Yaralı ve hasta gerillaya ilaç-doktor temin etmek, ağır yaralı hastaları doktora, hastahaneye götürmek, kadro ve savaşçıları bir noktadan bir noktaya ulaştırmak için ciddi bir örgütlenmeye ve bunları gerçekleştirecek yoldaşlara, güvenilir insanlara ihtiyacın olduğu bir gerçektir.
Gençlik, kadın, semt, devrimci basın, askeri ve enternasyonal faaliyetlerin örgütlenmesinde sayısız milisin, sıra neferlerinin rolü isimlerinden daha büyüktür. Ev temin eden, bildiri taşıyan, askeri malzemeleri saklayan, sınır geçişleri örgütleyen vb. bir dizi görünmez emek devrimin örgütlenmesini ilerletir ve geliştirir. Görünmeyen-duyulmayan sayısız emeğin bileşkesiyle devrim denilen kervanın yürümesi gerçekleşir.
Sıra neferleri ne önde ne arkada, sıramızda aramızda olanlardır. Kişiliğini emekle yoğuranlardır. Hayalerini özgürlükle dolduranlardır. Çok defa devrime yaptıkları katkı yeterince görülmez, ortaya koydukları emekten sıkça bahsedilmez. Ancak özgürlüğe özlem duyan ve yaşamının her anında bunu hayal eden sayısız sıra neferi, devrimin gizli ruhlarıdır onlar vardır ve olmaya devam edecektir.
Kemal Demirkaya, uzun yıllar devrime emek vermiş aile bireylerine oldukça saygılı ve bağlı birisiydi. Doğup büyüdüğü topraklardan Batı Avrupa’ya sürgün edilmişti.
Paris’teki Partizanların derneğine sessiz bir emekçi olarak gelir, giderdi. Sık sık derneğe gelmezse de geldiğinde kendisine verilen görevleri itirazsız bir şekilde kabul ederek yerine getirirdi. Özellikle sevip saydığı yoldaşların kendisine verdiği her görevi itirazsız kabul eder, canla başla yerine getirmeye çalışırdı. Dernekte faaliyet yürüten Partizanlar Kemal’i severdi. Görünüşü sertti ve insanlarla kurduğu ilişkideki ciddiyeti, cesur duruşu her yoldaşın ilgisini çekerdi.
Kemal Demirkaya’nın duruşu ve yaşamı kısa sürede askeri çalışma yürüten yoldaşların dikkatini çeker. Öncelikle daha az riskli görevlere dahil ederler. Sömürücülere, sahtekarlara karşı net, açık ve cesur duruşu göz doldururdu. Duruşu kadar kısa ve net sözleri ve konuşmaları karşısındaki insan üzerinde etkili olurdu. Eğer hırsız, dolandırıcı, sahtekar bir insana uyarı yapılacaksa bunu en iyi şekilde Kemal Demirkaya yapardı. Ne bir kelime az ne bir kelime fazla ederdi. Kurduğu kısa cümlede ciddiyet, sorumluluk ve uyarının her türlü rengi bulunurdu.
Bir kamulaştırma eylemi sonunda bir grup yoldaş gibi Kemal’de düşmanın eline esir düşer. Ağır psikolojik işkenceye maruz kalır. Ölüm ve uzun yıllara varacak zindan tehditleri alır. Tek kişilik hücrede kendisine nasıl bir psikolojik işkence yapıldığı tam anlaşılamaz. Ancak her defasında kafasında radar olduğunu, yoldaşların kendisinin yanında her şeyi konuşmamaları gerektiğini çünkü radarın konuşulanları kaydettiğini ifade ederdi. En zor ve ağır durumda bile yoldaşlarını koruyan kollayan bu tutumu herkes üzerinde olumlu bir etki bırakıyordu.
Günlerce aylarca tek başına bir hücrede tutuldu. Bir dizi psikolojik işkence yöntemi denendi üzerinde. Sağlıklı düşünemiyor ve hareket edemiyordu. Psikolojisi oldukça bozulmuş konuşmalarında mantık kaybolmuştu. Ağır psikolojik işkenceye dayanamayarak intihara kalkışır. Aşırı kan kaybeder ve ölümden zor kurtulur.
Uzun yıllar zindanda kalır. Tahliye edildikten sonra memleketine döner. Yıllar sonra işkenceli ağır zindan koşullarından dolayı sağlığını iyice kaybeder. Bir türlü düzelemez. Ve geçirdiği kalp krizi sonucu aramızdan ayrılır.
Kemal Demirkaya, gözüpek, fedakar ve emekçi idi. Kürecikten Paris’e sonra memleketine uzanan acılı ve bir o kadar emek dolu yaşam yolculuğu kısa sürdü. Kalbi faşizmin işkenceli günlerine, yokluk dolu zulme dayanamadı. Onun bu sessiz sedasız ayrılışı, işkence dolu zorlu günleri ve mezarı bile belli olmayan Mehmet Ali Elalmış yoldaşın anısına götürmeli bizi.
Mezarsız yoldaş, Mehmet Ali Elalmış…
M.Ali Elalmış, Kaypakkaya geleneği saflarında ismi en az duyulan, tanınan, bilinen bir yoldaştır. Oysa yaşamı ve direnişiyle proleter-işçi dokusunu örgütüne taşımış, ona devrimci bir karakter kazandırmış yiğit bir yoldaştır. Proleter devrimci mücadele ve onun temsilcisi olan proletarya partisi; işçiler, emekçiler içinde en direngen, en fedakar ve en kararlı olanları saflarına toplar. Bundandır ki, onun dokusu, proleter saflıkta kalır.
Mardinli çok çocuklu, yoksul bir Arap ailenin evladı olan yoldaşın babası Diyarbakır pazar ve çarşılarında hamallık yapardı. Üzerinde hiç çıkarmadığı, yıpranmış, rengi solmuş bir ceketi vardı. Babasının hep yorgun bitkin bir görüntüsü vardı. Zamanın ve yoksulluğun tüm yükünü sırtında taşıyordu sanki. Baba çok az Türkçe’siyle omuzları düşmüş, dalgın haliyle Amed-Suriçi’nin sokaklarını arşınlardı. Baba ile Ali yoldaş aralarında Arapça konuşurlardı. Çocukken Mardin’den Amed’e göçen ailenin tüm fertlerinin görüntüsü yoksuldu.
Mehmet Ali yoldaşın, çocukluk ve gençlik yılları zorluk ve yokluk içinde geçti. Ailenin ve küçük kardeşlerinin de yükünü omuzlarında taşıyordu. Partizanlar, yoldaşı, Demirciler Çarşısı’nda demircilik yapmaya başladığında tanıdı. Yoldaşlarının hafızasında onun gözlerini dolduran, samimi ve içten gülüşü kaldı. Emekçi duruşu kaldı. Yoksulluk ve dürüstlük, onun kişiliğinin temel dokusuydu. Tanışılan ilk günden itibaren Mehmet Ali yoldaşla güven temelli bir yoldaşlık kurulmuştu.
Bir yandan demircilik yapar bir yandan da Partizanlarla yoldaşlık ilişkilerini sürdürmeye çalışırdı. Yoldaşlarının “yoksulluk, emek, sömürü” üzerine söylediği her sözü kendi yaşamından tanıdığı için onları ilgi ve dikkatle dinlerdi. Dinlerken gösterdiği ciddiyet, anlama-öğrenme isteği hemen fark edilirdi. Kendisine “devrimi, sosyalizmi, sömürüsüz bir dünya”yı anlattıklarında içinde emeğin biriktirdiği, yoksulluğun yarattığı nüve halinde olan bilinç onu adım adım Partizanların ne uğruna, niçin mücadele ettiklerini anlamaya götürüyordu. Onlara hak veriyordu, dürüslüklerine ve samimiyetlerine inanıyordu.
Ağır çalışma koşulları içinde sömürüyü, yoksulluğu her gün yaşayan elleriyle tanıyan bir yoldaş olduğu için Partizanların söylediklerine, anlattıklarına çabuk anlam verdi. Her geçen gün Partizanlara daha fazla ısınıyordu. Onlarla birlikte çarşıda çalışıyordu. Akşam paydoslarında onlarla birlikte demirci kalfa ve ustaların takıldığı kahvelere gidiyor, işçilerle sömürü ve zulüm üzerine sohbet edip arkadaşlık yapıyordu.
Partizancılarla kurduğu samimi mütevazi arkadaşlık ilişkileri onu yoldaşlığa ve örgütlenmeye doğru adım adım götürüyordu. Kendisine anlatılan öğretilenleri bu kez kendisi etrafında olan yoksul Arap ve Kürt emekçilerine anlatmaya başlıyordu. Zaten yoksul olan dünyasına kendisi gibi yoksul olanları katmaktan doğal ne olabilirdi ki? Demirciler, sobacılar, bakırcılar çarşısındaki Partizanlar adım adım çoğalıyor ve büyüyordu. Amed sokakları ve surları, Partizanların devrim sloganlarıyla donanıyordu. Mülksüz ve emekçiler yavaş yavaş Partizan etrafında toplanmaya başlıyordu. Partizanlar örgütlülüğünü geliştirip sağlamlaştırdıkça düşmandan hesap soran eylemlerin de öncüsü olmaya başlıyordu.
Mehmet Ali yoldaş tıpkı kendisi gibi kenarda kalan; görünmez, sessiz olanları bulur getirir; Partizan ortamının bir parçası haline getirirdi. İnsanları paylaşımcılığı, çalışkanlığı ve fedakarlığıyla etkiler; devrime ve örgüte yakınlaştırırdı. Güvenilir, sağlam bir proleter duruşu vardı.
12 Eylül’ün kanlı, işkenceli, zindanlı zulmünden o da nasibini aldı. Partizanların işkence ve zindan pratiklerinde direnişin safında Partizanların yanında yer aldı.
Zindan yaşamından sonra yeniden yoldaşlarını arayıp buldu. Onlarla bıraktığı yerden devrimci çalışmalara yeniden başladı. O dönem ihtiyaç duyulan askeri lojistik çalışmalarına katıldı. Bir tereddüt, bir sızlanma göstermeden başladı devrimin yükünü omuzlamaya. Yaşamı boyunca omuzlarından düşürmediği devrim ve emek yükünü bir kez daha taşıma kararlılığı gösterdi.
Gittiği riskli görevden bir daha geri dönmez. Dönemez. Yoldaşları onu arayıp bulması gereken her yerde arar. Onu tanıyan herkese sorar. Ancak aramalar sonuç vermez. Onu bulma umudu yavaş yavaş kaybolur. Sonradan öğrenildi ki yoldaş hudut boylarında karanlık güçlerin pususuna düşmüş ve isimsiz, mezarsız bir yaşamın kendisi olmuştu. Yaşarken mülksüz ve yoksul, şehit düşerken de bir toprak parçasına, bir mezar taşına sahip olmadan bu dünyadan ayrılır gider. Geride kalan yoldaşlarında tanımsız bir hüzün ve intikam duygusu bırakır. Yoldaşları onun ölümüne yol açan bir haini kısa zamanda cezalandırır.
Proletarya partisinin tarihine bakılıp, okunup, incelendiğinde görülecektir ki bu halkın sayısız direngen onurlu evladı kanını, canını görünmez emeğini devrime armağan etmiştir. Ve her tarih ve devrim okuyucusu görecek, anlayacak ve diyecektir ki “Devrimin ne kadar sayısız isimsiz, sıra neferi varmış!”
Emek ve fedakarlıkla yoğrulmuş cesaret dolu; saf, tertemiz, Partizan kalpli yoldaşımız aramızdan koparak yıldızlara uzanmıştır! Onlar, her daim bizimle sonsuza dek yaşayacaktır. Ne pahasına olursa olsun her daim idealleri yaşatılacaktır. Tüm zaman ve dillerin özgürlük türküsü onlarla birlikte söylenecek. Onların emek ve fedakarlık dolu isimleri sokak ve meydanlarımızın asılı anıtları ve adresleri olacaktır.