Uzun süredir fabrikada çalışan işçiler “güveni kötüye kullanmak”, “hırsızlık yapmak” gibi sebeplere dayanan Kod-46 bahanesi ile işten çıkarıldı. İşlerine son verilen emekçiler, ihbar tazminatı, kıdem tazminatı gibi haklarını da alamayacak.
19 Temmuz’da fabrika önünde Tek Gıda-İş ile birlikte açıklama yapan işçiler mücadelelerini sürdüreceklerini belirterek fabrika önünde direniş başlattı.
Fabrikadaki işçiler de iş bırakarak atılan direnişçi işçilere destek olmaya devam ediyor. Bizler de Tek Gıda-İş Sendikası Örgütleme uzmanı Yunus Durdu ile direniş süreci üzerine konuştuk. Aynı zamanda direnişçi işçilerden biri ile de bir röportaj yaptık.
– Merhaba, okurlarımız için süreci özetleyebilir misiniz? Fabrikayı, çalışma koşullarını ve direnişe giden o süreci de aktarır mısınız?
– Bu fabrika, 1986’da kurulmuş. Yani uzun yıllar Türkiye’de faaliyet gösteriyormuş ve 2020 yılında da Ürdünlüler tarafından yabancılaştırılmış. % 77 Ürdün, % 23 de Türk olan bir fabrika. Şu anda ise tamamı Ürdünlülerin eline geçmiş durumda.
Fabrikada toplamda 354 çalışan vardı. Bunların 240 kişisi kadın. Bu kadın arkadaşlarımızın hepsi asgari ücret tutarında çalışıyordu. İnsanlar gece vardiyasında da çalışıyorlar. Gece vardiyasının mesailerini tek vardiyaymış gibi gösterip hiçbir hak ve hukuklarını da alamıyorlar. Yani devletimizin resmi gazetesinde yayınlanmasına rağmen buradaki işçilerin asgari ücretinden bile vergi kesintileri yapılıyordu.
Bu işçi arkadaşlar zaten bugünün ekonomik koşullarında geçinemedikleri için sendikamıza üye oldular. 15 Temmuz itibariyle 24 saat içinde burada % 50 artı 1’i almamız gerekiyordu. % 80’ini üye yaptığımız için burada o sorunumuz yok.
Ama Bakanlığa müracaat edeceğimiz günün sonraki gününde işveren bakanlığın sitesine 175 kaçak işçi kaydederek işçi sayısını 350’den 530’a çıkarttı. Yani sendikalaşmayı engellemeye çalıştı. Engellerken de sendikayı getirmeye çalışan ekip başlarından 13 arkadaşı tazminatsız olaraktan 25’e 2. maddeden işten attı.
İşten atılan arkadaşlarımızın hepsi vardiya amiri -19 yıllık vardiya amiri var içlerinde-, takım lideri, ustabaşı, postabaşı olan ve buradaki önder işçiler. Bundan dolayı içerideki işçilerde bir tepki oluştu. Üretime kimse girmedi, girmek istemedi. Ayrıca insanlar bıçakla, kesici makinelerle çalıştığı için de “iş kazası yaparız” diye korkuyla içeride üretim aksadı.
Sonuçta direnişe geçildi. Bu direnişte bütün arkadaşlarımız hem içeride hem dışarıda mücadele devam ediyor. Patron kızdıkça işçi attı. Bugün atılan işçi sayımızın % 135’i kapının önünde. Bunun yaklaşık 100’e yakını kadın.
Buradaki kadınlar işçilerin birçoğu hayatında ilk defa sendikayı ve mücadeleyi tanıyor. Bizim bu mücadelede inancımız şu; biz bu mücadeleyi kazanacağız ve burada hep birlikte beraber halaylar da çekeceğiz.
Şu anda direnişimiz sabah 6, akşam 11’e kadar devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde işçilere gazla, jopla, polisle saldırı olmuştu.
“Bu mücadele, emeğiyle geçinen tüm insanların mücadelesi!”
– Geçtiğimiz günlerde 30 Temmuz’da bir müfettiş geldi ve işçilerle görüştüğü söylendi. Bu süreci de anlatır mısınız?
– Müfettiş geldiği gün, 10 arkadaşla görüştü içerideki işçilerden. 10 kişi de eylemdeki işçilerdendi. Bugün itibariyle görüşmeler hala devam ediyor.
Müfettişler burada gerçekten işveren haklı yere mi işçi çıkartmış yoksa haksız yere mi? Sendikalı işçi mi çıkartmış yoksa sıradan bir olay mı? Bunların incelenmesi için burada. Onlar da kendi gözleriyle zaten görüyor.
Bunu yaparken de bir sürü başka olaylarla karşılaşıyor. Mesela burada çalışmayan işçiler çalışıyormuş gibi gösterilerek bunların sigortası yapılmış. Bunun farklı yollar da var. Beş ay önce işe girmiş işçi, burada çalışmıyor ama çalışıyormuş gibi maaşı ve sigortası yatıyor. Bu paraları kimler, nasıl alıyor? Biz bunların denetlenmesini istiyoruz.
Bu direniş sadece Polenez işçilerinin direnişi değil. Emeklinin de direnişi. Geçinemeyen tüm işçilerin, fabrikalarında örgütsüz yani asgari ücrete mahkûm edilmiş tüm insanların mücadelesi; memurların mücadelesi, evde oturan kadınların mücadelesi yani Türkiye’de emeğiyle geçinen tüm insanların mücadelesi.
Bu mücadele sadece Polonez işçilerinin değil.
Örneğin bu mücadelemize şimdi muhtarlar da katıldı. Yaklaşık 19 tane köyün muhtarı bizimle beraber hareket ediyor. Köylerinde Polonez fabrikasının afişlerini, işçi alımlarını yasakladılar. Biz bu mücadeleyi hep birlikte, halk hareketi olaraktan büyütmek zorundayız. Bu hareketi sadece Çatalca’ya değil Türkiye’nin her yerine yaymak zorundayız.
Onun için tüm emek dostları bulundukları yerlerde harekete geçmeli. Bu fabrikanın ana ürün verdiği yerler Migroslar, Carrefourlar, Dominoslar… Herkesin mutlaka yapacağı bir şeyler vardır. Buraya gelemeyen emek dostlarımızın bile bulundukları yerlerde yapacak çok şeyleri var. Dediğim gibi bu mücadele hepimizin mücadelesi.
Polonez işçisi kazanırsa Türkiye işçi sınıfı kazanacak. Polonez işçisi kaybederse Türkiye işçi sınıfı da kaybedecek. Onun için bu mücadelede hepinizin desteğine, emeğine ihtiyacımız var.
“Direne direne kazanacağız! Bu kadar basit!”
– Sizce direniş nasıl ilerliyor, neler yaşandı?
– Ali Yılmaz: Ben İstanbul Çatalca’da yaşıyorum. Birkaç aydır Polonez firmasında çalışıyorum. Biz sendikalı olmaya başladığımızdan beri bize içeriden mobbing ve diğer şeyler uyguladılar. O yüzden bizi bir gece 11.30 gibi herkese toplu mesaj atarak işten çıkarmaya başladılar.
Sendikanın buraya girmemesini, işçilerinin gözünün açılmamasını, köle gibi çalıştırılmasını istediler. Biz de haklarımızın yendiğini farkına vardık. Bu düzenin değişmesi gerektiğini düşündük ve sendikaya yani Tek Gıda-İş Sendikasına üye olduk.
Bu üyeliğimiz başladığında ilk önce olan arkadaşlarımızı çıkarmaya başladılar. Daha sonra bizim de moralimiz bozuk olduğu için anayasal hakkımızı kullandık. Ve diğer arkadaşları da 20-20, 30-30, 40-40 çıkarmaya başladılar. Şu anda zaten kamuoyunun çoğu sesimizi duydu. Bazı yerel ve diğer televizyonlarda da görünüyor belki siz de görmüşsünüzdür.
Tek Gıda-İş Sendikası dimdik arkamızda. Onlar yıkılmadığı sürece biz hep onların arkasındayız. Bu davayı kazanacağız! Zerre kadar şüphemiz yok. Direne direne bunu kazanacağız. Bu kadar basit!